“Serdar ŞAHİN tarafından iktisat.biz internet sitesi için kaleme alınmıştır.”
Macera
Küçüktüm, küçücüktüm,
Oltayı attım denize;
Bir üşüşüverdi balıklar,
Denizi gördüm.
Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı;Kuyruğu ebemkuşağı renginde;Bir salıverdim gökyüzüne;Gökyüzünü gördüm.
Denizin derinliği, gökyüzünün genişliği insanoğluna binlerce yıldır neler ilham etmiyor ki ? Ama biz bu yazımızda deniz ve gökyüzünden değil şiirin ikinci kısmında bahsedilen ve şairi denizler kadar derin ve gökyüzü kadar geniş hayal kırıklıklarıyla yüz yüze getiren maişet meselesinden bahsedeceğiz.
Büyüdüm, işsiz kaldım, aç kaldım;Para kazanmak gerekti;Girdim insanların içine,İnsanları gördüm. Ne yârdan geçerim, ne serden;Ne denizlerden, ne gökyüzünden ama…Bırakmıyor son gördüğüm,Bırakmıyor geçim derdi.Oymuş, diyorum, zavallı şairinGörüp göreceği. Maişet meselesi sadece Orhan Veli’nin değil herkesin, hepimizin meselesi. Karl Marx’ın annesinin “Oğlum Kapital adında kitap yazacağına biraz kapital kazanmaya baksaydı” demesi ne kadar doğrudur bilinmez ama şu kesin; 1849 yılından itibaren ağır bir yoksulluk yaşamıştı Karl Marx. Sırtında büyük yara ve çıbanlar olan Marx, KapitalDas Kapital’ in büyük bölümünü de ayakta yazmak zorunda kaldı. Kapitalizmin tarihini yazan Marksizm’in babası, “kapitalsiz’’ bir bilgeydi.
Cemil Meriç’in İnsanlık Komedyasının tek kahramanı olarak tavsif ettiği Balzac, maişet meselesiyle ömrü boyunca yüzleşmiş bir dâhiydi. Dostoyevski Kumarbaz’ı nasıl yazmıştı ?Romanın yazılış öyküsü başlı başına bir roman konusu ve büyük yazarın ‘maişet meselesi’ni çok iyi anlatan bir örnek.Dostoyevski, 1866 yılının baharında, eğer borçlarını yıl sonuna kadar ödemezse haciz ve hapis cezası geleceğine ilişkin bir ihtar alıyor. İlk büyük romanı olan ve büyük bir kitleye ulaşan Suç ve Ceza ‘dan sonra yayınevi ile yaptığı anlaşmaya bağlı kalmak mecburiyeti üzerine (Kumarbaz romanının 25 gün içerisinde yazılmaması halinde Dostoyevski ileride yazacağı romanlardan herhangi bir hak talep edemeyecekti) romanın yetişememe telaşı ve en önemlisi iyi bir roman yazmak düşüncesiyle tuttuğu stenograf AnnaGrigoryevna ‘nın yardımı ile yazıyor ve bu kadınla daha sonra evleniyor. Roman 25 günde tamamlanıyor.
Maişet meselesi elbette ki sadece şair ve yazarların değil hepimizin, herkesin ve her devrin ‘hayatimeselesi’. Risale-i Nurlarda derd-i maişetle (geçim sıkıntısı) ilgili olarak iki nefer örneği verilerek biri muallemvazifeperver, diğeri acemi nefisperver olarak tanımlanan iki tip üzerinden ‘dünyevileşme’ tehlikesine işaret ediliyor.
‘Demek ey nefsim! Eğer hayat-ı dünyeviyeyi gaye-i maksad yapsan ve ona dâim çalışsan, en ednâ bir serçe kuşunun bir neferi hükmünde olursun. Eğer hayat-ı uhreviyeyi gaye-i maksad yapsan ve şu hayatı dahi ona vesîle ve mezraa etsen ve ona göre çalışsan, o vakit hayvanâtın büyük bir kumandanı hükmünde ve şu dünyada Cenâb-ı Hakkın nazlı ve niyazdar bir abdi, mükerrem ve muhterem bir misafiri olursun.’ (Sözler-Bediüzzaman)
‘Din afyondur’ diyen ‘kapitalsizMarx’ dan örnekle başlayıp, dünya malına zerrece kıymet vermeyen Bediüzzaman’dan alıntıyla hitama eren bu garip yazı, her gün geçim derdiyle boğuşan yüzlerce kişinin başvurduğu bir devlet dairesinde çalışan garip bir memurun hissiyatının yansımasıdır.
Kul Nesimi’nin Orhan Veli’ye selam ettiği bir dörtlükle bitirelim:
Bir acayip derde düştüm herkes gider kârına Bugün buldum bugün yerim,Hak kerimdir yarına Zerrece tamahım yoktur şu Dünya varına Rızkımı veren Huda’dır kula minnet eylemem.